17 Haziran 2016

KİŞİSEL GERİLİM


İnsanı değiştirip dönüştüren, kişisel gelişim değil; kişisel gerilimdir.



“Hedefler belirleyin!” dediler, “Önünüze çıkacak engeller / engellemeler karşısında asla yılmayın! İdealist olun!”
“İstemek başarmanın yarısıdır.” da dediler. “Kararlı olun, yanlışa düşerim diye korkmayın, hakkınızda verilen olumsuz yargılara aldırmayın, doğru bildiğiniz yoldan şaşmayın.”
“Kararlarını ödün vermeksizin uygulayanlar yol alır.” da dediler. “Fırsatlarla karşılaşmayı bekleyenler kaybeder. Fırsatlarını kendileri yaratanlar kazanır.”
“Şans ayağa gelmez, elde edilir.” bile dediler.
Afili özdeyişler sayıkladılar. Başarı hikayeleri okudular, okuttular. Kişisel gelişim kitaplarından yepyeni bir dünya kurdular. O da yetmedi, insanların kafalarına yerleştirdikleri sırça köşkleri cilalayıp parlatmak için yüz yüze görüşmeyi icat ettiler. “Yürü be koçum, kim tutar seni!”
Asgari deneyimle ulaşılabilecek kimi gerçekleri madde madde yazıp, allayıp pullayıp, şemalarla süsleyip, kısa ve vurucu cümlelerle yeniden söyleyip insanlara -deyim yerindeyse- gaz vermenin mücadelesine giriştiler. İnsanlar da yeni bir şey duyduklarını sanıp kulak kabarttılar söylenenlere, iyi para saydılar. Boğaziçi Köprüsü’nü satın aldılar(!)
Hep kazanmak, hep üstün gelmek… Birileri kaybederken, ezilirken, ufalanırken üstelik…
Sorular sizdeydi, yanıtlar onlarda… Sorunlar sizdeydi, çözümler onlarda… Yolunda gitmeyenlerinizi yola sokmak için onların yoluna gittiniz. Tercihiniz? Sihirli değnek mi, sihirli lamba mı?
Sahi, neydi şu hayat dediğimiz? Bir mücadele ve savaş alanı mıydı? Kimdi rakiplerimiz? Mahallede top oynadıklarımız mı? Okuldaki sıra arkadaşlarımız? Komşularımız, iş yerindeki arkadaşlarımız? Geçmemiz gerekenler kimlerdi?
"Büyük düşünün!" dediler. Kafdağı’nın ardı kadar uzaktaydı idealleri insanların. Sihirli Fasulye’nin yükseldiği yerdeydi. Yılgınlığa yer yoktu. İstemek, başarmanın yarısıydı.
Mutlu olduklarını sandı insanlar. Oysa mutsuzluktan daha kötüsü, mutlu olduğun sanısına kapılmaktır.
Bunca laf kalabalığına, laf salatasına, laf ebeliğine karşın şanstan hiç söz etmediler, hatta özellikle söz etmediler. Başarı hikayeleri yazılırken şansın aslında ne kadar da önemli olduğunun üzerini yaldızlı örtülerle örttüler. Şanssızlıklar, olanaksızlıklar içinde büyüyenlerin üstün başarılarını anlatırken sert, mücadeleci, inatçı, yılmaz bir mizaca sahip olmanın ne kadar büyük bir şans olduğunu söylemediler. Bunun çalışmayla elde edilebilecek bir şey olmadığını da…
Başarıya ulaşmada herkes için geçerli bir formülün olmadığını, başarısızlığa iyi gelecek ilaçların her bünyeye uymadığını itiraf etmediler. Doğup büyüdüğün ortamı, çocuk yaşta yaşadığın travmaları, dünyayı ve insan ilişkilerini algılama biçimini, inancını ya da inançsızlığını göz ardı eden bir kalemin yazdığı başarı reçetesinin doğurabileceği kötü sonuçları anlatmadılar.
Risk aldılar. Para kazandılar.
Bir travma bir insanı baştan yaratabilir yüzleşirsen. Kötü koşullar, olanaksızlıklar bazılarını ateşleyebilir; bazılarını ise dibe çekebilir. Bazen tam da bu gerekir. İnsanı değiştirip dönüştüren, kişisel gelişim değil; kişisel gerilimdir.
Geçmişinle yüzleşmek, içindeki korku tüneline bilet almak, iç dünyanın karanlık dehlizlerinde el yordamıyla ilerlemek, düşmek, kalkmak, düşmek, kalkmak, insanoğlunun kötücül özüyle tanışmak, yaralarını yalayarak temizlemek, ruhunda ameliyat yapmak, sıkı sıkıya kapalı duran kafesleri açmak, kendinle konuşmak, tartışmak hatta kavga etmek, sonra barışmak, kabullenmek, okumak, senin yaşadıklarının benzerlerini yaşayanlarla tanışmak kitaplarda… Ve yazmak… Benim yaşadıklarımı yaşayanlar bulup okusun diye…
Asla doğmayacak sen’leri anlatıp duranları dinlemek ve yanılsamalar içinde kaybolmak yerine, olabileceğin sen’i kendi çabanla oldurmaktır yapılması gereken. Ne olduğunu, ne olabileceğini, ne olamayacağını anlamak…
Ne istediğini bildiğin kadar ne istemediğini de bilmek…
Soruları başkasına değil, kendine sormak…
Yanlış yanıtları altın tepside beklemek yerine, ruhunu tırnaklarınla kaza kaza doğru yanıtları bulmak…

Kendini tanımanı engelleyen tüm yanılsamalardan, aldatmacalardan, oyalamalardan kurtul. Perdeleri ve örtüleri yak.
İçine dön.
Aynaya bak.
Kork!
Yüzleş.
Korkma!
Kendinle tanış.
Merhaba!