İnsanı
değiştirip dönüştüren, kişisel gelişim değil; kişisel gerilimdir.
“Hedefler belirleyin!” dediler,
“Önünüze çıkacak engeller / engellemeler karşısında asla yılmayın! İdealist
olun!”
“İstemek başarmanın yarısıdır.” da
dediler. “Kararlı olun, yanlışa düşerim diye korkmayın, hakkınızda verilen
olumsuz yargılara aldırmayın, doğru bildiğiniz yoldan şaşmayın.”
“Kararlarını ödün vermeksizin
uygulayanlar yol alır.” da dediler. “Fırsatlarla karşılaşmayı bekleyenler
kaybeder. Fırsatlarını kendileri yaratanlar kazanır.”
“Şans ayağa gelmez, elde edilir.”
bile dediler.
Afili özdeyişler sayıkladılar.
Başarı hikayeleri okudular, okuttular. Kişisel gelişim kitaplarından yepyeni
bir dünya kurdular. O da yetmedi, insanların kafalarına yerleştirdikleri sırça
köşkleri cilalayıp parlatmak için yüz yüze görüşmeyi icat ettiler. “Yürü be koçum, kim tutar seni!”
Asgari deneyimle ulaşılabilecek kimi
gerçekleri madde madde yazıp, allayıp pullayıp, şemalarla süsleyip, kısa ve
vurucu cümlelerle yeniden söyleyip insanlara -deyim yerindeyse- gaz vermenin
mücadelesine giriştiler. İnsanlar da yeni bir şey duyduklarını sanıp kulak
kabarttılar söylenenlere, iyi para saydılar. Boğaziçi Köprüsü’nü satın aldılar(!)
Hep kazanmak, hep üstün gelmek…
Birileri kaybederken, ezilirken, ufalanırken üstelik…
Sorular sizdeydi, yanıtlar onlarda…
Sorunlar sizdeydi, çözümler onlarda… Yolunda gitmeyenlerinizi yola sokmak için
onların yoluna gittiniz. Tercihiniz? Sihirli değnek mi, sihirli lamba mı?
Sahi, neydi şu hayat dediğimiz? Bir
mücadele ve savaş alanı mıydı? Kimdi rakiplerimiz? Mahallede top oynadıklarımız
mı? Okuldaki sıra arkadaşlarımız? Komşularımız, iş yerindeki arkadaşlarımız? Geçmemiz
gerekenler kimlerdi?
"Büyük düşünün!" dediler. Kafdağı’nın
ardı kadar uzaktaydı idealleri insanların. Sihirli Fasulye’nin yükseldiği
yerdeydi. Yılgınlığa yer yoktu. İstemek, başarmanın yarısıydı.
Mutlu olduklarını sandı insanlar. Oysa
mutsuzluktan daha kötüsü, mutlu olduğun sanısına kapılmaktır.
Bunca laf kalabalığına, laf
salatasına, laf ebeliğine karşın şanstan hiç söz etmediler, hatta özellikle söz
etmediler. Başarı hikayeleri yazılırken şansın aslında ne kadar da önemli olduğunun
üzerini yaldızlı örtülerle örttüler. Şanssızlıklar, olanaksızlıklar içinde
büyüyenlerin üstün başarılarını anlatırken sert, mücadeleci, inatçı, yılmaz bir
mizaca sahip olmanın ne kadar büyük bir şans olduğunu söylemediler. Bunun çalışmayla
elde edilebilecek bir şey olmadığını da…
Başarıya ulaşmada herkes için
geçerli bir formülün olmadığını, başarısızlığa iyi gelecek ilaçların her
bünyeye uymadığını itiraf etmediler. Doğup büyüdüğün ortamı, çocuk yaşta yaşadığın travmaları, dünyayı ve insan ilişkilerini algılama biçimini, inancını
ya da inançsızlığını göz ardı eden bir kalemin yazdığı başarı reçetesinin
doğurabileceği kötü sonuçları anlatmadılar.
Risk aldılar. Para kazandılar.
Bir travma bir insanı baştan
yaratabilir yüzleşirsen. Kötü koşullar, olanaksızlıklar bazılarını ateşleyebilir;
bazılarını ise dibe çekebilir. Bazen tam da bu gerekir. İnsanı değiştirip dönüştüren,
kişisel gelişim değil; kişisel gerilimdir.
Geçmişinle yüzleşmek, içindeki korku
tüneline bilet almak, iç dünyanın karanlık dehlizlerinde el yordamıyla
ilerlemek, düşmek, kalkmak, düşmek, kalkmak, insanoğlunun kötücül özüyle
tanışmak, yaralarını yalayarak temizlemek, ruhunda ameliyat yapmak, sıkı sıkıya
kapalı duran kafesleri açmak, kendinle konuşmak, tartışmak hatta kavga etmek, sonra
barışmak, kabullenmek, okumak, senin yaşadıklarının benzerlerini yaşayanlarla
tanışmak kitaplarda… Ve yazmak… Benim yaşadıklarımı yaşayanlar bulup okusun
diye…
Asla doğmayacak sen’leri anlatıp
duranları dinlemek ve yanılsamalar içinde kaybolmak yerine, olabileceğin sen’i
kendi çabanla oldurmaktır yapılması gereken. Ne olduğunu, ne olabileceğini, ne
olamayacağını anlamak…
Ne istediğini bildiğin kadar ne
istemediğini de bilmek…
Soruları başkasına değil, kendine
sormak…
Yanlış yanıtları altın tepside
beklemek yerine, ruhunu tırnaklarınla kaza kaza doğru yanıtları bulmak…
Kendini tanımanı engelleyen tüm
yanılsamalardan, aldatmacalardan, oyalamalardan kurtul. Perdeleri ve örtüleri
yak.
İçine dön.
Aynaya bak.
Kork!
Yüzleş.
Korkma!
Kendinle tanış.
Merhaba!