12 Mayıs 2016

DURAKTA


Hayat, şans ve şanssızlıklar toplamıdır.



Hani, eve gitmek için iki seçeneğin vardır; uzun uzadıya düşünmeden birisini seçersin. Farklı güzergahtaki iki otobüsten birisini mesela. Durağa gidip beklersin, beklersin, beklersin... Otobüs gelmek bilmez.
Ha gelir, diye kalkıp diğer durağa da gidemezsin. Aniden karar değiştirip tam gitmeye yeltenecekken içindeki “Ya gelirse!” telkinine uyar, vazgeçersin. O kadar beklemişsindir çünkü. Emeğine kıyamazsın.
Aklın diğerindedir hâlâ. Geç olmadan öbür durağa gitsem mi, gitmesem mi? Kesin diğer otobüs gelmiştir, şimdiye binmiştim, yolu yarılamıştım, deyip öfkelenir, hayıflanırsın.
Beklemek eziyet halini alır. Bir noktadan sonra artık dayanamazsın. Emeğini bir kalemde harcar, öfke soslu bir kararla diğer durağa yönelirsin. Duraktan ayrıldıktan birkaç dakika sonra, uzun uzun beklediğin o otobüs yanından geçer gider.
Hayatta bazı şeyler tam olarak böyledir. Bazen çoğu şey… Lafı niye dolandırıyorum ki! Hayatta her şey böyledir.
“Hayat nedir?” sorusuna uzun zaman edebi ve felsefi yanıtlar verdim. Artık gayet sade bir yanıt veriyorum: “Hayat, şans ve şanssızlıklar toplamıdır.”
Bazıları şans paydasından epeyce beslenirken, bazıları kırıntı bile bulamaz. Adalet mi? Şanslıysan adalet sana da uğrar. Eşitlik mi? Bunun üzerine söylenebilecek en güzel söz George Orwell tarafından söylendi zaten: “İnsanlar eşittir, ama bazıları daha eşittir.”
Her şey şans ve şansızlıktan ibaret. Başarı bile şanstır bu bağlamda. Herkesin dilinde dolanan efsaneleşmiş başarı hikayeleri aslında birer şanslılık hikayeleridir.
“Sıfırdan gelip büyük işler başarmak da mı yani?”
Evet, aynen öyle! Sıfırdan gelip büyük işler başarabilecek şansa sahiplermiş demek ki. O potansiyel varmış onlarda. Bununla doğmuşlar, bunun için doğmuşlar. Ve olmuşlar! Mizaç, en büyük şans ya da büyük bir şansızlık olabilir.
“Olur mu efendim! Çalışmayı, çabayı, azmi, özveriyi, emeği, aklı, zekayı, yeteneği, mücadele etmeyi nereye koyacaksınız? Başarı sadece şansla açıklanabilir mi hiç?”
Bana göre açıklanabilir.
Tüm bu sayıp dökülen şeylere sahip olmanı da bunlara uygun edimleri gerçekleştirebilmeni de şansının sana sunduğu olanaklara ve koşullara borçlusun. Yeteneğini keşfedip geliştirebilmek de büyük bir şanstır. Eğitim, öğretim, emek, çalışma, farkındalık, şu bu… Bunları önemseyip yapabilecek, yönetebilecek bir mizaca sahip olmak ya da olmamak elimizde midir? Sırf şanssız olduklarından içindeki hazineleri bulup çıkaramamış kimbilir kaç kişi vardır.
Engeller karşısında yılgınlık göstermeyen, azimli, mücadeleci bir ruha sahip olmak da şanstır. Bunu sen çalışarak elde etmezsin, edemezsin. Sana sunulmuştur bu. Şansın yaver giderse bunu keşfeder kullanırsın. Şansızlık, sahip olduğun her şeyi tüketir; her çabanı boşa çıkarır çünkü.
Bir çocuk için ne çok emek verilir; iyi biri olsun, iyi bir mesleği olsun, hayatını kazansın diye. Hiçbir özveriden kaçınılmaz. Tüm olanaklar sağlanır. Ne yapılırsa yapılsın tüm çabalar boşa çıkar bazen. Oysa ne gerekiyorsa doğru ve eksiksiz olarak yapılmıştır, ama sonuç alınamamıştır. Böyle durumlar için halk arasında, basit gibi duran ama aslında çok önemli bir gerçeğe ışık tutan bir söz söylenir: “Bazı şeyler insanın içinde olacak. İçinde yoksa ne yapsan boşuna…”
Şansı ve şanssızlığı en güzel özetleyen tespit!

* * *

Duraktayım. Yarım saattir otobüs bekliyorum. Vakit geçsin diye not defterime bir şeyler karalıyorum. Diğer durağa yönelseydim otobüse kesin binmiştim, yolu yarılamıştım. Beklemek eziyete dönüştü. Öfkeliyim. Kalkıp diğer durağa gitmeliyim.