Hayat, şans ve şanssızlıklar toplamıdır.
Hani, eve gitmek için iki seçeneğin
vardır; uzun uzadıya düşünmeden birisini seçersin. Farklı güzergahtaki iki
otobüsten birisini mesela. Durağa gidip beklersin, beklersin, beklersin... Otobüs
gelmek bilmez.
Ha gelir, diye kalkıp diğer durağa da
gidemezsin. Aniden karar değiştirip tam gitmeye yeltenecekken içindeki “Ya
gelirse!” telkinine uyar, vazgeçersin. O kadar beklemişsindir çünkü. Emeğine
kıyamazsın.
Aklın diğerindedir hâlâ. Geç olmadan
öbür durağa gitsem mi, gitmesem mi? Kesin diğer otobüs gelmiştir, şimdiye
binmiştim, yolu yarılamıştım, deyip öfkelenir, hayıflanırsın.
Beklemek eziyet halini alır. Bir
noktadan sonra artık dayanamazsın. Emeğini bir kalemde harcar, öfke soslu bir
kararla diğer durağa yönelirsin. Duraktan ayrıldıktan birkaç dakika sonra, uzun
uzun beklediğin o otobüs yanından geçer gider.
Hayatta bazı şeyler tam olarak
böyledir. Bazen çoğu şey… Lafı niye dolandırıyorum ki! Hayatta her şey
böyledir.
“Hayat nedir?” sorusuna uzun zaman
edebi ve felsefi yanıtlar verdim. Artık gayet sade bir yanıt veriyorum: “Hayat,
şans ve şanssızlıklar toplamıdır.”
Bazıları şans paydasından epeyce beslenirken,
bazıları kırıntı bile bulamaz. Adalet mi? Şanslıysan adalet sana da uğrar. Eşitlik
mi? Bunun üzerine söylenebilecek en güzel söz George Orwell tarafından söylendi
zaten: “İnsanlar eşittir, ama bazıları daha eşittir.”
Her şey şans ve şansızlıktan ibaret.
Başarı bile şanstır bu bağlamda. Herkesin dilinde dolanan efsaneleşmiş başarı
hikayeleri aslında birer şanslılık hikayeleridir.
“Sıfırdan gelip büyük işler başarmak
da mı yani?”
Evet, aynen öyle! Sıfırdan gelip
büyük işler başarabilecek şansa sahiplermiş demek ki. O potansiyel varmış
onlarda. Bununla doğmuşlar, bunun için doğmuşlar. Ve olmuşlar! Mizaç, en büyük
şans ya da büyük bir şansızlık olabilir.
“Olur mu efendim! Çalışmayı, çabayı,
azmi, özveriyi, emeği, aklı, zekayı, yeteneği, mücadele etmeyi nereye
koyacaksınız? Başarı sadece şansla açıklanabilir mi hiç?”
Bana göre açıklanabilir.
Tüm bu sayıp dökülen şeylere sahip
olmanı da bunlara uygun edimleri gerçekleştirebilmeni de şansının sana sunduğu
olanaklara ve koşullara borçlusun. Yeteneğini keşfedip geliştirebilmek de büyük
bir şanstır. Eğitim, öğretim, emek, çalışma, farkındalık, şu bu… Bunları önemseyip
yapabilecek, yönetebilecek bir mizaca sahip olmak ya da olmamak elimizde midir?
Sırf şanssız olduklarından içindeki hazineleri bulup çıkaramamış kimbilir kaç
kişi vardır.
Engeller karşısında yılgınlık
göstermeyen, azimli, mücadeleci bir ruha sahip olmak da şanstır. Bunu sen
çalışarak elde etmezsin, edemezsin. Sana sunulmuştur bu. Şansın yaver giderse bunu
keşfeder kullanırsın. Şansızlık, sahip olduğun her şeyi tüketir; her çabanı
boşa çıkarır çünkü.
Bir çocuk için ne çok emek verilir;
iyi biri olsun, iyi bir mesleği olsun, hayatını kazansın diye. Hiçbir özveriden
kaçınılmaz. Tüm olanaklar sağlanır. Ne yapılırsa yapılsın tüm çabalar boşa
çıkar bazen. Oysa ne gerekiyorsa doğru ve eksiksiz olarak yapılmıştır, ama
sonuç alınamamıştır. Böyle durumlar için halk arasında, basit gibi duran ama aslında
çok önemli bir gerçeğe ışık tutan bir söz söylenir: “Bazı şeyler insanın içinde
olacak. İçinde yoksa ne yapsan boşuna…”
Şansı ve şanssızlığı en güzel
özetleyen tespit!
* * *
Duraktayım. Yarım saattir otobüs
bekliyorum. Vakit geçsin diye not defterime bir şeyler karalıyorum. Diğer durağa
yönelseydim otobüse kesin binmiştim, yolu yarılamıştım. Beklemek eziyete
dönüştü. Öfkeliyim. Kalkıp diğer durağa gitmeliyim.