2 Nisan 2017

DÜĞÜM


Düğüm üstüne düğüm attım ve bunu yaşamak sandım.    


Kıtalar keşfedebilecekken limanda gemisinin halatını düğümleyen bir kaptan gibiyim. Düğüm üstüne düğüm… Tek işim buymuş gibi. Tek yapabildiğim buymuş gibi. Tek…

Çürüyen gemi. Amaçsızca ölen. Denizde olup aynı zamanda olamamanın bıçak sırtı ikilemi. Çürüyen hayatım. Amaçsızca geçen. Hayatta olup aynı zamanda olamamanın bıçak sırtı ikilemi.

Sırtımda bıçaklar… Bıçaklarla yaşıyorum. Uzanıp alamıyorum, ipleri kesemiyorum, kestirip atamıyorum. Konusu tıkandığı/tükendiği halde senaryosu sündürülen diziler gibi uzayan hayatımı atamıyorum kestirip.

Tersine, düğümlüyorum. Düğümlerden bir dünya kuruyorum. Büyüdükçe büyüyen, beni kendi hayatımın dışına itekleyen devasa düğüm. Büyüdükçe beni küçülten. 

Düğümlemeyi hayat sanmak. Düğümü çözüm saymak. Sanılar, saymalar, sayıklamalar…

Düğümleri düğümlüyorum. Parmaklarım düğümleniyor. Kollarım düğümleniyor. Hepsi birbirine karışıyor. Nerede başlıyor, nerede bitiyor? Bitmiyor.

İşim bu muydu benim? Ne zamandır düğümlemedeyim? Ne zamandır denizde değilim? Ne zaman denizdeydim? Denizde miydim? Ben miydim? 

Düğüm düğüm sorular… Çözülmüyor. Üst üste düğümleniyor. Düğüm üstüne düğüm… Ne zamandır soruyorum? Ne zamandır yazıyorum? Yazmadan önce ne yapıyordum? Bir şey yapıyor muydum?

Gemi çürüyor. Keşiflerle, fetihlerle, ganimetlerle dolu olması gereken seyir defteri bomboş. Uzaklara aitken, enginlerde görkemlice yüzecekken çürüyor öylece limanda. Heybetine gölge düşürüyor eğri büğrü düğümler. 

Bağlıyorum. Düğüm üstüne düğüm atıyorum. Bunu yaşamak sanıyorum. Bunu yaşamak sayıyorum. Sayıklıyor muyum?

10, 9, 8… Kalk hadi ayağa! 7, 6, 5… Kalk da düğümle! 4, 3, 2… Yerde miyim hâlâ? 1, 0! Güm! Düğüm. Düğümleşiyorum. Düğümün kendisine dönüşüyorum. Üst üste düğümüm. İç içeyim. Bağırsak gibiyim. Hayatın tüm özünü çekip almış benden öncekiler. Arta kalanları içimden geçirip boşaltmak kalmış bana.  Hayatın posası düşmüş payıma. 

Say… sayık… Ben… Düğümüm. Sıkı sıkıya. Üstü üste. Geminin güvencesiyim. Geminin mezarıyım. Kaptanın sevdiğiyim. Kaptanın nefretiyim. Kaptan ben değil miydim? Kimdim?

Bırakacak beni de bir gün, bırakabilecek. Biliyorum. Umuyorum. Umuda tutunuyorum. Bir gün denize kavuşacağım ben de. Açılacağım enginlere. Dalgalarla güreşeceğim. Yelkenlerimi çözeceğim, rüzgarla birlikte düğümleyeceğim. Düğüm üstüne düğüm… Sıkı sıkı olmalı, açılmamalı. Rüzgarı hapsetmeli gövdesine yelkenlerim, kaçırmamalı. Sonsuzluk çizgesine doğru sonsuzca gitmeliyim. Gideceğim. Bir gün. 

Bir gün. Ama şimdi düğümlüyüm, düğümleyenim, düğümüm. Bunu yaşamak sanmıyorum. Bunu yaşamak saymıyorum. Bir hak daha istiyorum. Bir jeton daha istiyorum. Oyuna baştan başlamak istiyorum. Uyuyup uyanıyorum, tüm isteklerimi unutuyorum. 

Uykunun sonunda uyanmanın eşiğinde, durmuş bir saatin sarkacıyım. Mırıl mırıl sözcükler dökünüyorum. Rüyanın sonundayım, kabusun başındayım. Öyle güzel rüyalar gördüm ki ben, uyanmak kabusla eşdeğerdi. 

Kendimi bağladım ben de sıkı sıkıya rüyalara. İlk düğüm böyle atıldı. Bağımlısı oldum sonra, bağladım durdum, bağlandım. Neden sonra amacından saptı düğümlemeler. Tedaviyken ura dönüştü. Uğraştım, uğraştım, başlangıca dönemedim. Kalakaldım haritasız, rotasız, pusulasız.

Duramadım, yazdım en sonunda. Yazdım durdum. Bitiremedim, sonuca bağlayamadım, bir düğüm daha atamadım. Koyu yeşil şişenin içine tıktım sessiz yardım çığlıklarımı. Denize bıraktım. Döndü dolaştı, kıyıma vurdu şişe. Açtım, okudum, anlamadım.

Bir rüya bekliyorum. Gözünü açmanın kabusa uyanmak olduğu bir rüya… Yerine hiçbir gerçeğin ikame edilemeyeceği güzellikte bir rüya bekliyorum. Tek kullanımlık bıçağımı saklıyorum özenle. Ve o gün geldiğinde, varlığım rüyaya düşecek biçimde keseceğim tüm düğümlerimi. Rüyadan çıkmaya yol açacak her şeyi keseceğim. Dönüş yolunu çıkışsızlaştıracağım.  

Bekliyorum. Bir zaman sonra rüya olduğunu unutacağım bir rüya bekliyorum.